Monday, September 7, 2015

4. Gün, Kar Maymunları (Jigokudani), Kenroku-en Bahçesi

Matsumoto kalesini ziyaret ettikten sonra hemen kar maymunlarını görmek üzere yola koyuluyoruz. Biraz şehirlerarası yol, biraz da otoban seyahatinden sonra kar maymunlarının olduğu kasabaya geliyoruz. Bu kasaba, aslında termal kaplıcalarıyla ünlü bir yer. 40'a yakın termal kaplıca bulmak mümkün. Aynı zamanda da rakım olarak yüksekte, dağlık bir yer. Akşam 17:00'de kar maymunlarının olduğu doğal parka geliyoruz. Hava kararmak üzere... Farkediyoruz ki, saat 17:00'de park ziyarete kapatılıyormuş. Kar maymunlarını görmek için bunca yol gelmişken, gitmek olmaz. Hemen yakınlarda konaklayabilecek bir yer arıyoruz ve geceyi bu kasabada geçiriyoruz.

Kaldığımız yer yine geleneksel bir Japon termal oteli. Gayet modern görünen bu termal otele girişte ayakkabılarımızı çıkartıyoruz ve check-in yapıyoruz. Otelin girişinde kenarda bulunan raflara, tıpkı camilerde olduğu gibi, çıkarttığınız ayakkabılarınızı koyuyorsunuz. Yine hırsızlık gibi bir endişemiz yok. Ayakkabılarımızı yanımıza, odamıza almıyoruz. Orada bırakıp odamıza yerleşiyoruz. Sabah erkenden geleneksel Japon kahvaltı masalarında, geleneksel Japon kahvaltılıklarıyla kahvaltımızı ediyoruz.

Ertesi sabah erkenden kar maymunlarını görmek için parka gidiyoruz. Yine tüm ekipmanlarımızı, navigasyonumuzu, kaskları, montları, hatta çantalarımızı motorsiklet üzerine bırakıyoruz. Çünkü hırsızlık gibi bir endişemiz artık kalmadı. Tamamen doğal bir park. Yaklaşık yarım saat, (1.6 KM) ormanlar içindeki güzel yürüyüş patikasından yürüyerek maymunların yaşadığı bölgeye erişiyoruz. Bu patika üzerinde yanda, bazen patikayı kesen irili ufaklı su akıntıları mevcut. Envai çeşit börtü böceği de burada görüyorsunuz. Dev kelebeklerden, dev yusufçuklara ve en ürkütücüsü, dev eşek arılarına kadar. Biz zaten yusufçuklara artık yusufçuk demeyi barıktık, doğrudan yusuf diyoruz. Çünkü yusuf-çuk-lukları pek kalmamış. Görünce de yusuflatıyorlar zaten...


Maymunların yaşadığı yere gelince hemen fotoğraf makineme sarılıyorum. Zira hayatımda ilk defa maymunları kafessiz bir ortamda, doğal yaşamlarının içinde görme fırsatı yakalıyoruz. Bu fotoğraflar, zannettiğiniz gibi uzaktan tele objektifler kullanılarak çekilmiş değil. 50mm lens ile, belki bir metre, belik yarım metre uzaklıktan çekildi. Doğal yaşam alanlarında, insanlardan hiç çekinmeden, ayağınızın yanından, başınızın üstünden geçiyorlar. Hiç de kaçmıyorlar. Tek çekinceleri, onlara dokunmanız.

Onlara dokunmadıkça problem yok. Dokunmak isterseniz çok sinirleniyorlar. Ama yanlarında durmanızda hiçbir sıkıntı yok. Çok da sevimli ve sempatikler. Sürekli bir yayılma durumundalar. Ağa/paşa modunda olanlar var. Muhtemelen alfa maymunlar, maymun topluluğu içinde gücü elde edip, diğerlerini kendilerine hizmet ettiriyorlar. Hizmet dediğim de, kendini kaşıtmak, bitlerini ayıklatmak... Zaten sabahtan akşama kadar yaptıkları pek de fazla birşey yok.

Kavga etmiyorlar, gürültüsüz hayvanlar. Sanırım Japon kültürü, maymunlarına kadar işlemiş.

Bu maymunları bu kadar özel kılan şey ise, isimlerinde gizli... Bu maymunlara "kar maymunları" denmesinin sebebi, kar yağan bir iklimde yaşayan tek maymun olmaları. Dünyanın başka hiçbir yerinde, kar yağan ve karın toprak üstünde uzunca süre kaldığı bir iklimde yaşayan maymun türü yok. Fakat buradaki maymunlar, kışın kar yağdığında, bölgede bulunan irili-ufaklı termal su birikintilerine giriyorlar ve yaşamlarını bu sıcak sularda devam ettiriyorlar. Bu nedenle hemcinslerinin kardan ve soğuktan nefret etmesine rağmen, bu bölgede kışın da yaşayabiliyorlar.



Buradaki maymunların tüm dünyadan ziyaretçileri var. İlk defa bu kadar çeşit turisti (çekik gözlü olmayan, yabancı turisti) bir yerde görüyoruz. Anlıyoruz ki bu park, tüm turistler için bir çekim merkezi...

Maymunları ziyaretimiz saat 11:00 gibi bitiyor ve geldiğimiz uzun 1.6 KM'lik yürüyüş patikasından tekrar motorsikletimizi bıraktığımız noktaya geliyor ve yolculuğumuza devam etmeden önce nadiren gördüğümüz batı tarzında yemekler veren, en azından patates kızartması ve dondurma olan bir kafeteryada karnımızı doyurarak Kanazawa'daki Japonya'nın en güzel 3 bahçesinden birisi olan Kenroku-en'i ziyaret etmek üzere yola koyuloyuruz. Yolumuz uzun, 300 KM'lik otoban yolculuğu sonrasında Kanazawa'ya erişmeyi planlıyoruz.

Japon anakarasının kuzeyinde kalan Kanazawa'ya giderken geçtiğimiz otoban üzerinde, bizdeki Bolu tünelinden daha uzun yaklaşık 20 tünelden geçiyoruz. Bir o kadar da dev viyadükten geçiyoruz. Sahil şeridini bozmamak için, sahil şeridinin 50 metre açığından, okyanusun üzerinden geçen viyadükler görüyoruz. Japonların doğaya olan saygısını bir kez daha teyit ettiriyor bu gördüğümüz manzara...

Sonunda Kanazawa'ya ulaşıyoruz ve vakit kaybetmeden Kenroku-en bahçesine gidiyoruz. Kenroku-en bahçesi, şehrin yüksek bir noktasına kurulmuş, çok geniş bir bahçe... Aslında bahçe dediğime bakmayın, küçük bir bahçe edasıyla düzenlenmiş, peyzajı yapılmış çok büyük bir parktan bahsediyorum. Burada geniş göletlerden, bonzai ağaçlarına, çiçeklerden küçük derelere, şelalelere kadar herşeyi bulabiliyorsunuz. Tertemiz bu parkta ayakkabınızı çıkarıp çorapla gezseniz, çorabınız kirlenmez. Mübalağa ettiğimi, abarttığımı düşünenleriniz varsa, bu söylediğimin gerçekliğini ancak gittiğinizde anlayabileceğinizi söylemekle yetiniyorum.

Kenroku-en bahçelerinde dolanırken geleneksel Japon kıyafetleriyle gezen Japon bayanlar görüyoruz ve hemen fotoğraf çekiniyoruz. Japonya'nın birçok yerinde bu geleneksel kıyafetlerle dolaşan bayanları görmeniz mümkün. Caddede, sokakta, restoranlarda karşılaşabilirsiniz. Olabildiğince modern olan Japonlar, aynı zamanda kendi kültürlerini koruma konusunda da çok gayretliler.

Kapanışına güçlükle yetiştimiğimiz bu bahçe, akşam 18:00'de kapandığı için 1 saatlik bahçe geçintimiz sonrasında bir sonraki durağımız olan, Japonya'nın eski başkenti Kyoto'ya gitmek üzere tekrar yola koyuluyoruz. Gece geç saatte ulaşıyoruz Kyoto'ya. Bugünkü yolculuk toplam 600 KM yapıyor. Belki de 9 günlük yolculuğumuzun en uzun günlerinden birisi oldu. Epeyce yorulduk... Bu nedenle bulduğumuz ilk otelee güzelce duş almak ve dinlenmek için yerleşiyoruz.

No comments:

Post a Comment