Friday, September 4, 2015

2. Gün, Fuji ve 413 Yolu

Motorsikletimizi aldıktan sonra trafiğe alışma sürecimizi Tokyo içinde geçirmek istemedik. Bu nedenle kendimizi hemen Tokyo dışına attık. Doğuya, Fuji Dağına doğru yola koyulduk.

Fuji, Japonya'nın simgelerinden olan bir dağ. Hediyelik eşyalarda, Japonya fotoğraflarında, geleneksel ve modern sanatlarda her daim Fuji Dağını, silüetini ve minyatürünü bulabilirsiniz. Bu nedenle Japonya'ya gittiğinizde, özellikle Tokyo'ya iniş yaptıysanız, Fuji Dağını görmeden gelmenizi pek tavsiye etmem.

Tokyo'dan Fuji'ye ulaşımı dilerseniz otoban üzerinden, dilerseniz de 413 Yolu (Route 413) üzerinden yapabilirsiniz. 413 yolu, motorsiklet için çok keyifli bir yol. Japonya'nın tüm doğa güzelliğini, kasabalarını, yeşil dağları, tünelleri, nehir ve barajları, 80 kilometrelik 413 yolu üzerinde giderken görüyorsunuz. 413 yolu, geniş bir yol değil. İki adet kamyonetin bile karşılıklı geçerken sıkıntı yaşayabileceği, dağlar ve vadiler içinde kıvrılarak ilerleyen bir yol. Yeri geliyor dağın tepesine çıkartıyor, yeri geliyor vadinin derinliklerinden geçiriyor sizi. Fakat sürekli yemyeşil ve ağaçlarla kaplı bir yolda devam ediyorsunuz. Asfalt kalitesi ise, Japonya'da her yerde standart olan asfalt kalitesinde... Tekerinize çakıl taşı bile değmiyor. Bu nedenle bu yolu, dünyanın dört bir tarafından gelen motorsiklet meraklıları gibi, biz de kesinlikle tavsiye ediyoruz.

413 Yolu Üzerinde Bir Dere
413 yolunun sonunda Fuji Dağı çevresinde bulunan 5 göller bölgesine geliyorsunuz. Bu bölgede, birbirinden 20-50 km uzaklıkta olan 5 farklı doğal göl bulunuyor. Her bir gölün kendine özel Fuji manzarası var. Biz ise Yamanato gölüne ulaşıyoruz.

Yamanato gölü, diğerlerine göre biraz daha büyük, ama Fuji'ye en yakın göl olması nedeniyle en güzel Fuji manzarası sunan göl.

Yamanato gölüne ulaştığımızda ise hayal kırıklığına uğruyoruz. Çünkü hava bulutlu, kapalı... Malesef Fuji dağından eser yok. Eteklerini dahi göremiyoruz. Dönüş yolunda tekrar Fuji'yi görmek üzere, Fuji maceramızı son güne erteliyoruz ve yolumuza devam ediyoruz. Fuji dağı fotoğrafta bizim çizdiğimiz bir yerde kalıyor. Madem fotoğrafını çekemedik, biz de çizelim, içimizde kalmasın.

Fuji'de bir gün kalmayı planladığımız için, Fuji'den erken ayrılış tüm yolculuk planımızda bir kaymaya sebep oluyor. Normalde ertesi gün yola koyulup, 200 kilometre uzaklıktaki Matsumoto kalesine gitmeyi planlarken, daha ikinci günden, hem de öğleden sonra Matsumoto'ya doğru yola koyulmak zorunda kalıyoruz. Yol üstünde fazla mola verdiğimiz ve biraz da yanlış yollara saptığımız için çok fazla vakit kaybedince hava kararmadan Matsumoto'ya ulaşma planımız suya düşüyor. Matsumoto'ya 20 kilometre mesafede, yağışın da başlaması nedeniyle mecburi mola vermek zorunda kalıyoruz.

Bu molada bir kasabaya uğruyoruz. Epeyce bir araştırma sonunda, Google Maps'te Otel olarak gösterilen bir yere giriyoruz. Fakat kapıyı açtığımızda kimseleri bulamıyoruz. Herşeyler orta yerde olmasına rağmen, bu misafirhenede kimseler yok. Herhangi bir güvenlik kamerası da yok ama kapı açık ve içeride gerçekten de orta yere bırakılmış çok kıymetli eşyalar da mevcut. 20 dakika boyunca yetkili birisinin gelmesini bekliyoruz. Sonunda 20'li yaşlarda bir genç geliyor. İngilizce bilmediği için işaret diliyle anlaşmaya çalışıyoruz. Otel olarak haritada görülen yer, meğerse bir termal kaplıca misafirhanesiymiş ve geceleri kapalıymış. Konaklama yapılmıyormuş. Bunun üzerine, bahçeye çadır kurmak için izin istiyoruz. Zira hava yağışlı ve karanlık. Yola devam etmemiz riskli... Çadırımızı gösterdiğimizde yine işaret diliyle "15 dakika bekleyin" diyor genç arkadaş. Biz ne yapmaya çalıştığını merak ediyoruz. 15 dakika sonra geliyor ve "içeri girin" diyor işaret diliyle. Takip ediyoruz. Meğer bize misafirhanede yer ayarlamış gece konaklamamız için. Böyle de yardımsever insanlar... Kapalı olduğu halde bizim için yer ayarlamış, çarşafları sermiş, yatağı hazırlamış... Ayrıca misafirhane tam bir Japon evi şeklinde... Sürgülü, kağıt kaplı kapılar, pencereler... Yer yatağı... Yer sofrası... Ahşap zemin... Geleneksel kıyafetler... Aslında tam olarak aradığımızı bulmuş, dört ayağımız üstüne düşmüş oluyoruz.

Misafirhanenin girişinde dikkatimizi çeken özel birşey var... Duvardaki Kabe ve Mekke figürlü duvar halısı... Japonya'nın ücra bir kasabasındaki kendi halinde bir misafirhanenin duvarında böyle bir sürprizle karşılaşmak bizi şaşırtıyor. Nereden geldiğini, neden orada olduğunu misafirhanenin sorumlusuna İngilizce olarak sormaya çalışıyoruz fakat malesef iletişim sıkıntısı nedeniyle bu duvar halısının hikayesini kendisinden öğrenemiyoruz.

Yarın Matsumoto'ya devam etmek üzere gece burada konaklıyoruz...





1 comment:

  1. Yolda olmanın en güzel kısmı planı ıskalama sonucu yaşananlar, karşılaşılan iyi insanlar.. Çok güzel bir gezi olmuş bilgiler için sağolun..

    ReplyDelete